[Ana sayfaya geri dön]
Hz Ebu Hureyre r.a. anlatıyor: Resülullah s.a.v. şöyle buyurdu:
إنِّي إنَّمَا بُعِثْتُ رَحْمَةً وَلاَلَمْ اُبْعَثَ لَعّاناً
Ben rahmet olarak gönderildim, lanetleyici olarak değil.
Müslim.
Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a: "Ey Allah'ın Resulü! Müşriklere beddua et, onları lanetle!" denilmişti. Şu cevabı verdi:
"Ben rahmet olarak gönderildim, lanetleyici olarak değil!" [Müslim, Birr 87, (2597)] [7]
Dinimiz mü'minleri birbirlerine kardeş kılmıştır. Ayette "Müminler birbirlerinin kardeşleridir" (Hucurat 10) buyrulmuştur. Dili, rengi, içtimâî seviyesi, maddî durumu ne olursa olsun birbirlerinin kardeşi olan mü'minler bir bedenin azaları mesabesindedirler ve dayanışma içinde olmaları gerekir. Birbirlerine dua edecekler, rahmet okuyacaklar "Ey Rabbimiz, beni, annemi, babamı ve mü'minleri hesap günü mağfiret buyur" (İbrahim 41) diyeceklerdir. Şu halde birbirine karşı ahlakı bu olması gereken mü'min, mü'min kardeşine nasıl bedduacı olur, lanetçi olur? Mü'min kardeşe lanet, kişinin imanıyla, ahlakıyla ters düşmesi, tezad içinde kalması Allah'a ve Resulü'ne karşı gelmesi demektir. Hele âlemlere rahmet olarak gelen peygamberin lanetçi olması hiç düşünülemez. Bu sebeple Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), beddua etmesi talebini reddederek, "Ben rahmet olarak gönderildim, lanetçi değil" demiştir. Bu hususta da örneğimiz olan Efendimiz'in yolunda giderek, bilhassa mü'minlere karşı merhametkâr, sabırlı, bağışlayıcı, hayırhah, hayır dualar edici olmamız gerekir. [8]
- 2) Hz Ebu Rafi Eslemi r.a anlatıyor:
Ben yaptığım sözleşmeye aykırı davranmam
Ebu Davud, Cihad 151; Ahmed bin Hanbel, Müsned, VI, 8; Elbani, Silsiletü’l-Ehadisi’s-Sahiha, II, 315-316, nr 702.
Hz Ebu Rafi Eslemi r.a anlatıyor: Mekkeliler beni Hz Peygamber’e elçi olarak göndermişlerdi. Peygamber efendimizi görünce, gönlümde Müslüman olma arzusu uyandı.
-“Ey Allah’ın Elçisi!” dedim. Vallahi ben Kureyşlilerin yanına asla dönmeyeceğim”. Resülullah s.a.v şöyle buyurdu:
-“Ben yaptığım sözleşmeye aykırı davranmam; elçileri de alıkoymam. Şimdi sen geri dön; eğer şu anda hissettiğin duyguları orada yine duyacak olursan, buraya dön gel!”
Bunun üzerine Mekke’ye gittim. Sonra Peygamber Efendimizin yanına dönüp Müslüman oldum. Ebu Davud, Cihad 151; Ahmed bin Hanbel, Müsned, VI, 8; Elbani, Silsiletü’l-Ehadisi’s-Sahiha, II, 315-316, nr 702.
- 3) Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
Ben bir başkasını (kusuru sebebiyle söz ve fiille) taklid etmem
مَا أُحِبُّ أنِّى حَكَيْتُ إنْسَانا
Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü, sana Safiyye'deki şu şu hal yeter!" demiştim. (Bundan memnun kalmadı ve):
"Öyle bir kelime sarfettin ki, eğer o denize karıştırılsaydı (denizin suyuna galebe çalıp) ifsad edecekti" buyurdu. Hz. Âişe ilaveten der ki: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir insanın (tahkir maksadıyla) taklidini yapmıştım. Bana hemen şunu söyledi:
"Ben bir başkasını (kusuru sebebiyle söz ve fiille) taklid etmem. Hatta (buna mukabil) bana, şu şu kadar (pek çok dünyalık) verilse bile!" [Ebû Dâvud, Edeb 40, (4875); Tirmizî, Sıatu'l-Kıyame 52, (2503, 2504).] [6]
- 4) Hz Abdullah ibn Ömer r.a anlatıyor: Nebi s.a.v şöyle buyurdu:
لاَ نَخْرِقُ عَلَى اَحَدَ سَتْرًا
Biz kimsenin örtüsünü (kusurunu) yırtmayız (açığa çıkarmayız).
Taberani.
Abdullah ibn Ömer r.a anlatıyor: Nebi s.a.v’in yanında bulunuyordum, Harmele bin Zeyd gelerek Rasulullah s.a.v’ıb onüne oturdu. Eliyle diline işaret ederek:
-“Ey Allah’ın Rasulü, iman buradadır” diye söyledi. Sonra kalbine işaret ederek: “Nifak da buradadır, Allah’ı çok az zikreder” dedi. Nebi s.a.v onun bu sözü karşısında sustu. Harmele aynı sözü tekrar söyledi. Bu kez Nebi s.a.v Harmele’nin dilinin bir yanından tutarak:
-“Ey Allah’ım ona doğru söyleyen dil ve şükreden kalp ver. Ona benim sevgimi ve beni sevenlerin sevgisini kazandır. İşini de hayra çevir” diye buyurdu. Bunun üzerine Harmele:
-“Ey Allah’ın Rasulü, benim münafık kardeşlerim (yani arkadaşlarım) var. Ben onlara başkanlık ediyorum. Onların kimler olduklarını sana bildireyim mi?” diye sordu. Nebi s.a.v:
-“Kim senin geldiğin gibi bize gelirse, senin için mağfiret dilediğimiz gibi onun için de mağfiret dileriz. Kim de günahında ısrar ederse onun işi Allah’ladır. Biz kimsenin örtüsünü yırtmayız” diye buyurdu. Taberani, Mucemu’l Kebir 4/5; Haysemi, Mecmua’iz-Zevahid 9/410. Haysemi: “Ravileri, Sahih’te isimleri bulunan ravilerdir” demiştir.
5) Hz Abdullah bin Ömer r.a anlatıyor: Resülullah s.a.v şöyle buyurdu:
اَلْحَياَءُ مِنَ الإْيمَان
Haya İmandandır.
Buhari ve Müslim Hz Abdullah bin Ömer r.a şöyle anlatıyor: Peygamber ensardan bir adamın üzerine geldi o kardeşine haya hakkında nasihatta bulunuyordu Peygamber efendimiz s.a.v şöyle buyurdular: ''Onu bırak muhakkak ki, haya imandandır'' demiştir.
Imam Buhari, Sahih hadis no 24; İmam Müslim, Sahihi Müslim hadis no 59; Tirmizi, Süneni Tirmizi hadis no 2615.
bir rivayette ise hayadan dolayı kardeşini azarlıyan bir adama rasgeldi. Öyle ki, adam, (kardeşine) seni döverim (bir daha böyle yaparsan) diyor gibiydi. Bunun üzerine Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
— Onu bırak, (azarlama); çünkü haya imandan (bir dal) dır.» [1168]
- Hakkım koruyamayacak kadar haya sahibi olan bir kimseyi dahi ha¬yadan arınmaya teşvîk yoktur. Haya baki kalmak suretiyle meşru yoldan hak aramalıdır. Utanma sebebiyle mahrumiyet çekenlerin manevî mükâ¬fatları büyüktür. Bununla beraber dinin helâl veya mubah saydığı yollar¬dan hareket etmemek ve bunlarda bile utangaç olmak makbul hareket değildir. Din adabına uygun olan utanma güzel haslettir.
|